Borç
Adlee, saat kulesinin en tepesinde elinde abanoz bir bastonla ayakta duruyordu. Bastonunun gövdesine, o dünyaya ait olmayan bir dildeki harfler kazınmıştı. Oldukça gizemli ve esrarengiz görünen bastonun üzerinde kadir-i mutlak bir hava vardı.
Bastonun sapının ucunda gümüş bir kurt kafası vardı. Detaylıca şekillendirilmiş kurt, dişlerini göstererek her an saldırmaya hazırmış gibi gözüküyordu. Kurt hareketsiz olmasına rağmen onu görenleri aksini düşündürecek kadar gerçekçiydi.
Retro hançerli bastonun içindeki kılıç, Damascus çeliğinden üretilmişti. Bu çelikle yapılmış kılıcın bir ipek mendili havada bölmesi mümkündü, ayrıca kılıç taşı kesse bile keskinliğini kaybetmezdi. En kaliteli çelikten yapılan bu kılıcın yapılış tarifi zamanın çok ötesinde kaybolup girmişti.
Adlee'nin yüzük parmağında maça şeklinde yakuttan bir yüzük vardı. Karanlık gecede parlayarak etrafındakilerinin dikkatini çekiyordu.
Üzerindeki siyah takım elbise, onun zengin bir beyefendi olduğunu kanıtlayacak kadar kaliteydi. Takım elbisenin içindeki ince ve kaslı vücudu, onu gören leydileri "Skandal!" diye bağırtabilirdi.
Başındaki fötr şapka ise onun açık kestane rengi saçlarını saklıyordu.
Adlee bakışlarını aşağıya indirerek Londra'nın kalabalık caddelerini göz gezdirdi. Buhar makinelerinin gürültüsü yeni açılan sirkin içindeki kahkahalar tarafından bastırılmıştı. Sokak lambalarıyla aydınlatılan sokaklarda araba sayısı bir elin parmağını geçmiyordu.
Adlee gizemli bakışlarla Londra'nın gecesini gözlemlerken arkasından uzun boylu genç bir adam yaklaştı.
"Lord Adlee..."
Adlee'ye seslendikten sonra Adlee'nin onun konuşması için izin vermesini bekledi. Başını aşağıya doğru eğmişti ve direkt olarak Adlee'ye bakmıyordu. Saygılı ve hürmetkar gözüküyordu. Siyah uzun saçlarını yukarıdan at kuyruğu yaparak bağlamıştı. Temiz ve düzgün görünüşüyle mükemmel bir centilmen olduğu izlenimi veriyordu.
Adlee arkasını dönmeden cevap verdi. "Konuş."
Adlee'nin talimatından sonra bir dizini yere koyarak yere çömelen adam net ve anlaşılır bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Toplantıdan önce bahsettiğiniz gibi Lord Sulindak borsadaki hisselerini piyasadan çekerek kendi hesabına aktarmaya başladı. Güvence olarak tutmayı planladığı 10.000 İngiliz sterlini dışında başka bir birikimi olmadığını açık şekilde dile getirdi. Dünkü sert beyanının aksine bir müstakriz olarak bugün oldukça uslu ve sakindi. Bu karz meselesinde verdiğimiz senetleri büyük bir heyecanla karşıladığını kendi endişelerimi de ekleyerek dile getirmem gerekiyor."
Adlee, onun endişeli halini görmezden geldi. "Muhatabın borcu son ödeme tarihi nedir? İbraz edildi mi? Poliçeyi kim yazdı?"
Adam lordunun sorusuna hemen cevap verdi.
"İbraz, Lord Sulindak'ın getirdiği bir hakim tarafından yapıldı. Bu konuda bir sıkıntı çıkmayacağına dair "İtimat Yemini" etti. Poliçe, Leydi Trayi tarafından yazıldı. Son ödeme tarihi ise gelecek ayın ikinci perşembesi olarak kararlaştırıldı."
Adam konuşmasını bitirdikten sonra endişeli bir sesle konuşmaya devam etti. "Lordum... Bu astınızın kasavet çekmesine izin vermeyin."
Adlee derin bir iç çekti. Durumu anlatamayacağının farkındaydı. Bu konuda konuşması kesin olarak yasaklanmıştı. Yine de onun iyiliği için endişelenen adamı artık görmezden gelemezdi. Arkasını döndü ve önündeki iyi huylu astına şefkatli gözlerle baktı.
"Baviyan... Eski bir deyiş vardır. El üstünde gömlek eskimez. Bunun anlamını biraz düşün. Para konusunda ise endişelenmene gerek yok. Tüm param bir gecede kaybolsa bile kaybolduğu süreden daha kısa sürede daha fazla para yapabilirim. Artık daha fazla bu konu üzerinde düşünme. Bazen cehalet mutlu olmanın tek yolu olabiliyor."
Baviyan, lordunun sözlerini pür dikkat dinledi. Bir kelimeyi bile kaçırması onun için en kahredici şeydi. Lordunun sözlerini içinde birkaç kere tekrar ettikten sonra hala kalbindeki endişesinden kurtulamamıştı.
"Bu astınız mutlu olmayı hiçbir zaman dilemedi. Lordunun yanında olmak, bu astın tek dileğidir."
Adlee, Baviyan'ın onun için neler yapabileceğinin farkındaydı. Baviyan'ı terk etmenin yolu yoktu, çünkü nereye giderse gitsin daima onu takip edecekti. Yine de bazı sırların asla dile getirilmemesi gerekiyordu. İçinde bir şeylerin acıdığını hissetti.
"Zamanla anlayacaksın."
Baviyan, bu cümleyi duyduktan sonra kafasını hafifçe yukarı kaldırdı. Lordunun ona hüzünlü gözlerle baktığını gördü. Baviyan bir şimşek tarafından çarpılmış gibi titredi. Ne kadar endişenmiş olursa olsun, lordunu endişelendirme hakkına sahip değildi. Pişmanlık, içinde büyüyen bir kara delik gibiydi.
Adlee onun ne düşündüğünün farkında değildi. Sol elini kaldırdı ve Baviyan'a doğru uzattı. Baviyan ileri çıkarak Adlee'nin yüzük parmağındaki yakut yüzüğü öptü.
"Endişelerinden hala kurtulmadıysan Sulindak'ın ithalat şirketine bir köstebek yerleştirebilirsin. Liman bölgesinin biraz dışında küçük bir şirketi var. Sulindak'ın kaçakçılık yaptığı ve borsadaki işleriyle uğraştığı ana karargah orası."
Bunu duyan Baviyan'ın bir anda gözleri parladı. Kesinlikle bir köstebek yerleştirmeliydi.
"Karanlığın kısa sürede aydınlanacağı bu bakir gecede yolumuzu ışıldatmaya devam edin, Lordum."
Baviyan her ayrılışında söylediği cümleyi söyledikten sonra zarafetle saat kulesinden ayrıldı. Saat kulesinin tepesinde yalnız kalan Adlee, Londra'yı izlemeye devam etti.
Yorumlar
Yorum Gönder
Efendim?