Stardust 9. Bölüm
Takımyıldızları ve nebulalar uçsuz bucaksız galakside kendi resimlerini çiziyordu. Herkes kendi kaderinde ilerliyor, herkes amacı için savaşıyordu. 'Sessizlik beni çıldırtıyor.'
Garrus, Joker ile biraz sohbet ettikten sonra Kaptan Odası'na çekilmişti. Şimdi sayısız kere Shepard'la paylaştığı yatakta tek başına yatarken uzayı izliyordu. Nasıl hissetmesi gerektiğinden emin değildi. Umutlu? Tedirgin? Üzgün?
Shepard'ın kötü rüyalarından fırlayarak uyandığı zamanları hatırladı. Kollarında ağladığı, yükünün katlanılmaz olduğunu söylediğini... Shepard dışarıda sert ve acımasız biri gibi davranan içeride ise yastığı sırılsıklam olana kadar ağlayan küçük bir kız çocuğu gibiydi. En azından Garrus, Shepard için böyle düşünüyordu.
"Shepard..."
Garrus yataktan kalktı ve duvara gömülü olan akvaryuma doğru ilerledi. Shepard'ın bu balıklar konusunda ne kadar hassas olduğunu en iyi o biliyordu. Bir kere gecenin yoğun 'egzersizinden' sonra Shepard yataktan çıkmak istemediğini söylemişti. İkiside tüm gün uyuduğu için balıklar açlıktan ölmüştü. Shepard bu olayın ardından onunla bir hafta konuşmamıştı.
Balık yemlerini Shepard'ın ona öğrettiği şekilde akvaryuma bıraktı.
Arkasını döndüğünde Shepard'ın çalışma masasını gördü. Duvarda çeşitli gemilerin maketleri vardı. Shepard'ın hobilerinden biri de buydu. Silahları için düşmanları lootlayan, sınırsız parasıyla ise sadece maket alan deli kız. Ona Geth Gemisi Modeli'ni hediye ettiği zamanı asla unutamıyordu. O kadar mutlu olmuştu ki ona bir şekilde geri ödemek istemişti. Garrus bunun gerekli olmadığını söylese de onun ısrarını geri çevirememişti.
***
Shepard onun resmini yapmak istediğini söylemişti. Ardından Garrus'un zırhını çıkarmaya başlamıştı. Garrus utanarak geri çekilmeye çalışsa da kararlı gözlerle ona bakmış ve onu beyninden vuran şu sözleri söylemişti. "Sana bunu söylemenin doğru yolunu asla bulamadım ama benim gidebileceğimi hiç fark ettin mi? Uzak bir yere... Asla bulamayacağın, asla erişemeyeceğin bir yere... Seni daima yanımda taşıyacağım." Sonra iki elini de yukarı kaldırmış. "Tabii ki buna daha çok var bu yüzden güven bana. Beni koruduğun gibi ben de onları koruyacağım ve biliyorum ki yalnız değilim. Daima benim yanımda beni izliyor olacaksın. Kader bizi ayırana kadar..."
Garrus bu cümlelerin karşısında ne diyeceğini bilememiş ve bu fırsattan istifade eden Shepard onu bir güzel soymuştu. Sanki önceden her şeyi planlamış gibi tabloyu ve boyaları çıkardığında ise hınzırca sırıtıyordu.
Garrus'un beş duyusu geri geldiğinde asıl sorması gereken soruyu sordu. "Peki bunu çıplak yapmak zorunda mısın?"
Shepard gözlerini ona sabitlemiş bir şekilde fırçasını kaldırdı. Oranları ayarlamaya çalışan usta bir ressam gözüküyordu. Şüpheye yer bırakmayacak bir kararlılıkta kendini belirtti. "Evet."
***
Garrus hafifçe kıkırdadı. Masada çerçeve içinde duran resme baktı. Bu Shepard'ın yaptığı resim değildi. Garrus'un C-sec günlerinde kullandığı sıradan bir vesikalık fotoğraftı. Bir zamanlar o çerçevede Kaidan'ın fotoğrafı yer alıyordu. Garrus, Kaidan'ı düşünmek istemiyordu. Udina olayında Shepard hızlı davranmamış olsaydı büyük ihtimal çoktan onu öldürmüş olurdu. 'Shepard neden herkese bu kadar naziksin?'
Burada yapması gereken bir şey kaldı mı diye etrafına bakındığında duvardaki müzik setini gördü. Hayatındaki hem en garip hem de en samimi günü hatırlamadan edemedi. İlk gece...
***
Shepard soğuk duştan yeni çıkmış saçlarını kuruluyordu. Bir anda odasının kapısı açıldı ve elinde bir şişeyle Garrus içeri girdi.
"Hey, şarap aldım. Bir vijilantın maaşıyla alabileceğimin en iyisi."
Shepard kollarını bağlayarak duvara yaslandı. Garrus içeri koşarak girdi ve müzik setinden hareketli bir şarkı açtı. O, eli ayağı birbirine dolaşmış şekilde atmosferi ayarlamaya çalışırken Shepard onu sırıtarak izliyordu. Kafasını salladı ve ellerini alnına götürürmemek için kendini zor tuttu.
Garrus akvaryumun önünde durdu ve ona doğru yaklaşan Shepard'a baktı. "Eğer bir turian olsaydın belini ve perçemlerini överdim. Bu yüzden... senin, ah, saçın güzel gözüküyor ve belin... oldukça destekleyici." Kendini güvenini yavaşça kaybeden Shepard kısık sesle konuşmaya devam ett. "Umarım bunlar insan kültüründe ofansif cümleler değildir. Sıçtım. Birkaç video izlemem gerektiğini biliyordum. Ne yapmam gerektiğini söyle, Shepard."
Shepard ellerini kaldırarak Garrus'un ağzını kapadı. "Vay, beni baştan çıkardığını düşün, tatlı dilli. Şimdi kapa çeneni ve endişelenmeyi bırak." Shepard bunları yüzünde bir gülümsemeyle söyledikten sonra müzik setine ulaştı ve tek tuşla kapattı.
Garrus başını öne eğdi. "Ben sadece... Çok şeyin yanlş gittiğini gördüm, Shepard. C-sec'deki işim, Sidonis ile olanlar... Sadece bir şeylerin yolunda gitmesini istiyorum. Sadece bir kere. Sadece..." Shepard elini kaldırım Garrus'un yüzüne dokunduğunda Garrus konuşmayı kesti.
Yavaşça kafasını öne eğdi. Garrus'da öne doğru eğildi. Alınlarını birbirine değdiği anda ikiside kelimelerin tarif edemeyeceği bir bütünlüğü ve güveni aynı anda hissettiler.
"Önemli değil... Anlıyorum. Sen de beni anlıyorsun. Şimdi sadece kapa çeneni ve bedenlerimizin konuşmasına izin ver. Belki onlar bizden daha akıllıdır." Shepard yavaşça Garrus'un boynuna kollarını doladı. Garrus'un kulağına fısıldadı. "Merak etme. Ben videoları izledim. Mordin'den de oldukça eğlenceli birkaç taktik aldım. Harika bir gece olacak."
Hemen yanındaki ışık butonuna bastıktan sonra oda yavaşça karardı. İkisi de acele etmeden yatağa ilerledi. Aceleleri yoktu. Artık tamamen birbirlerine aitlerdi. "Seni seviyorum."
"Ben de seni."
O gece Shepard'ın odası kıkırdamalar ve inlemelerle doluydu. Kimse onları rahatsız etmedi.
Yorumlar
Yorum Gönder
Efendim?