Kaçış
İki çocuk birlikte karanlık ve vahşi ormanın ağzına doğru koşuyordu. Orman onları tek lokmada yemeğe hazır gibi gözüküyordu. Porsuk ve sedir ağaçları her taraftaydı. Ağaçların üzerinde onları izleyen baykuşlar vardı. Kargalar ise önlerindeki ormanın üstünde iğrenç sesleriyle bağırarak uçuşuyorlardı. Kötülük ve bilinmezliğin önlerinde uzandığını bile bile iki çocuk tüm hızlarıyla koşmaya devam etti.
Çocuklardan büyük olan 15 yaşında bir kızdı. Cebindeki sapanı ve konaktan kaçarken son anda almayı başardığı bir kese gümüş paradan başka üzerinde taşıdığı hiçbir şey yoktu. Kız soluk tenliydi ve yorgun gözüküyordu. Uzun zamandır koştuğu için yüzü kızarmış ve nefes nefese kalmıştı. Dalağının şişip ağrımaya başladığını hissetse de umursamadan koşmaya devam etti.
Küçük çocuk ise 7 yaşında bir oğlandı. Açık sarı saçları ve kehribar rengi gözleri vardı. Çocuk tüm gücüyle koştuğu için çoğu dallardan ve dikenlerden kaçınamamıştı. Kolları ve yüzü dal çizikleriyle kaplıydı. Bazıları kanıyordu.
İki çocuğu kovalayan 20 kişilik bir yetişkin erkek grubu vardı. Çocuklara bağırarak küfürler ediyor, onları yakalayınca neler yapacaklarını söyleyerek çocukları tehdit ediyorlardı. Grubun yanındaki tazı köpeklerinin havlaması ormanın içinde yankılanıyordu.
Küçük çocuk, ayağı bir dala takıldığında bir anda yerle temasını kaybetti. Yüz üstü yere yuvarlanacakken ablası onu kolundan yakaladı. Yine de ani travma nedeniyle ön bacağında bir torus kırığı oluşmuştu. Neyse ki bulundukları durumun yarattığı korku ve heyecan nedeniyle acısını hissetmedi.
İki çocuk koşarak ormana girmeyi başardı. Arkalarında onları biraz geriden kovalayan grup ise ormana girmedi. Grubun önünde elinde meşaleyle duran adam arkadakilere seslendi. "Ormana girdi bacaksızlar! Artık kovalamanın bir anlamı yok. Ya kurda yem olacaklar ya da ormandaki suçlular tarafından öldürülecekler. Her iki türlü de artık onları öldü sayabiliriz. Siz üçünüz! Girişin yanına küçük bir kamp kurun. Ormandan çıkmaya çalışan birini görürseniz direkt vurun."
Adam kirli sakalını sıvazladıktan sonra ormanın içine koşmaya yeltenen köpeğinin tasmasının ipini çekti. Köpek havlamaya devam ediyordu. "Seni git, kendini öldür diye beslemedim!" Bunu söyledikten sonra köpeğin karnına bir tekme attı. Köpeğin acınası ağlaması duyuldu.
Adam tekrar arkasındakilere geri döndü. "Biz geri dönüyoruz." Kötücül bir gülümsemeyle tüm dişlerini gösterdi. "İdare etmemiz birkaç mesele daha var."
Yorumlar
Yorum Gönder
Efendim?