Kanlı Kontes
Üzerinde basit bir gömlek ve keten bir pantolon vardı. Kıyafetleri ağırbaşlı ve alçakgönüllü imajına uyuyordu. Saçlarını geriye doğru taramıştı. Düzgün ve iç açıcı bir görüntüsü vardı.
Bir anda odasının kapısı çalındı. Adlee'nin cevabını beklemeden içeri dalan kişi Felis'den başkası değildi. Direkt içeri gireceksen neden kapıyı çalıyorsun?
Adlee, onun bu tavrından rahatsız olsa da dillendirmedi, çünkü Felis'in yüz ifadesi bir şeylerin yanlış olduğunu gösteriyordu.
Adlee, onun bu tepkisinin kaynağını tahmin edebiliyordu. "Buldunuz mu?"
Felis başıyla onaylarken tedirgin gözüküyordu. "Korkunç. Gerçekten çok korkunç."
Adlee, işlerin beklediklerinden de kötü olabileceğini düşünmüştü, yine de Felis'in bu tepkisi onun en kötüsüyle yüzleşmeye hazırlanmasına neden oldu.
Felis, balkona çıkarak Adlee'nin karşısındaki boş sandalyeye oturdu. Bir süre gökyüzündeki kara bulutlara baktı. Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı. "Katili bulmuşlar."
Adlee, onu dikkatli bir şekilde dinliyordu.
Felis, tırnaklarının kenarıyla oynamaya başladı. "Katil... Elizabes Batori'ymiş."
En kötüsünün de kötüsü!
Adlee ansızın kulaklarına inanamadı. Karşısına çıkan bu tanıdık isim, içinin ürpermesine neden oldu.
Elizabeth Bathory... Kanlı Kontes... Orta çağın en acımasız kadın seri katili... Sayısız bakirenin kanıyla duş alan ruh hastası... Bu ismi tanımlamanın bin bir çeşit yolu vardı. Adlee, üniversitedeyken Suç Psikolojisi dersinde bu kadının üzerine beş saat tartışma yapılmıştı. Bu kadının biyografisi için sayısız makaleyi tarayarak okuma yapmış, dönem ödevi için iki saat uzunluğunda bir belgesel hazırlamıştı.
Unutması mümkün değildi! Okumaları sonucu üstünden bir hafta kalkmayan travmayı unutması mümkün değildi! Aylarca kabuslarına konu olan kadını unutması kesinlikle mümkün değildi!
Yorumlar
Yorum Gönder
Efendim?