Balo
Balo salonunun yerleri zıt renkte karolarla döşenmişti. Fransız pencereler yan yana dizilmiş ve üstleri üzerlerine altın işlenmiş perdelerle süslenmişti. Bu perdeler kraliyet ailesinin zenginliğini apaçık bir şekilde gösteriyordu.
Tavandaki kraliyet ailesi tablosu ülkedeki ünlü bir ressamın aylarca emeği sonucu resmedilmişti ve bakanları büyülüyordu. İhtişamlı ve görkemli gözüken salon, onu gören herkesin ahenkli bir şekilde iç çekmesine neden oluyordu.
Salon oldukça kalabalıktı.Köşelerdeki yuvarlak masalarda oturarak sohbet eden aristokratların yanı sıra salonun ortasında müzikle dans eden sayısız çift vardı. Orkestranın çaldığı senfoni tüm balo salonunda yankılanıyordu. Eğlenceli ve hareketli bir parça çalındığı için salonun her tarafı kahkahalar ve kıkırdamalarla doldurmuştu.
Flört eden genç erkeklere kıkırdayarak cevap veren güzel ve cilveli kızlar ortamın canlanmasını sağlıyor ve herkesin iyi vakit geçirdiğini kanıtlıyordu.
Orkestra bir süre sonra yarım saatlik mola vereceğini açıkladı. Sonraki parçanın bir vals müziği olduğunu duyurduktan sonra salonun hazırlanmasına izin verdi. Bunu duyan aristokratların üzerinden bir heyecan dalgası geçti çünkü vals Prens Navin'in favorisiydi. Prensin dans edebileceği söylentisi salonun içerisinde hızlı bir şekilde yayıldı.
Adlee'nin oturduğu yuvarlak masa oldukça kalabalıktı. Sağ tarafında ifadesiz ve sessiz bir şekilde yemeğini yiyen Balian vardı. Siyah bir takım elbise giymişti. Vücudunu tamamen saran takım elbise onun ince belini ve geniş omuzlarını bariz bir şekilde ortaya koyuyordu. Adlee, Balian'a kaçamak bakışlar atan birkaç leydinin kıkırdadığını görebiliyordu. Onları kalkan olarak kullanıp gizlice bakan birkaç lord bile vardı.
Sol tarafında ise Kabira önündeki yemeği yemekle meşguldü. Masanın ortasında duran kızarmış hindinin yarısını bir şekilde kendi tabağın almaya başarmıştı. Yemeğin lezzetli olduğunu anlamak için ona sadece bir bakış atmak yeterliydi. Etrafındaki ona garip garip bakan bakışları tamamen görmezden gelerek yemeğine odaklanmıştı. Kabira mutlu gözüküyordu. Onun bu hali Adlee'yi biraz rahatlattı.
Oturduğu yerden Doria ve Lance'in diğer çocuklarla sohbet ettiğini gördü. Doria siyah pilili bir çan elbise giymişti. Yaşıyla uyumlu olan elbise, onun uzun zamandır eksikliğini çektiği bir hanımefendinin sahip olması gerektiği havayı geri kazanmasını sağlamıştı. Saçı mısır örgüsü yapılmış ve ametist bir taçla süslenmişti. Olgunluğun belirtilerini taşıyan mizacı, yaşının getirdiği çocukluğu şimdilik gizlemiş gibiydi.
Doria'ya yaklaşarak kendini nazik bir şekilde tanıtan birkaç genç lord vardı. Doria onlara yüzü hafifçe kızararak cevap veriyordu, ancak kendini gizliyor değildi. Sohbet etmeye o da istekliydi.
Lance ise birkaç yaramaz arkadaş bulmuş gibiydi. Balo salonun içerisinde gizlice oyunlar oynuyorlar ve fark edilmeden etrafta koşturuyorlardı.
Adlee önündeki boşalmış tabağını bir garsona işaret etti. Garson tabağı hızlı ve seri bir şekilde alarak yerine temiz bir tabak yerleştirdi. Adlee oturduğu yerden kalktı ve vals başlamadan önce veliaht prens ile sohbet etmeyi planladı.
Bir muhafızı isteğini iletmesi için görevlendirme niyetiyle salonun kuzey ucuna doğru yürürken grubun doktoru Felis'i gördü. Bir grup leydi ve lord tarafından kuşatılmıştı. Esmer teninin üzerindeki ter damlaları parlıyordu. Yüzünde sıkıntılı ve garip bir ifade vardı. Daima havalı davranan Felis'i bu halde görmek Adlee'yi şaşırttı. Grubun ne konuştuğunu duymak için yaklaştı.
Felis o yaklaşırken bir anda ciyaklayarak yana doğru kaçındı. Yakındaki bir leydiyi parmağıyla göstererek titrek sesiyle konuştu. "D-d-daha demin... Benim alt tarafımı mı kavradın!?" Şaşkınlık ve utanma duygusu yüzünün her tarafını kaplamıştı.
Ona sanki dünyadaki en tatlı şeye bakıyormuş gibi bakarak kıkırdayan leydi cevap verdi. "İstemeden oldu."
Felis hayatı boyunca hiç şu anda hissettiği kadar çaresiz hissetmemişti. Ne yapması gerektiğinden emin değildi. Taciz edilmesine rağmen sinirlenmeyi unutarak dehşete düşmüştü. Duygu durumunu biraz toparladığını düşünürken bir lord onunla konuştu. "Evli misiniz Doktor?"
Felis evli değildi, evlenmeyi de hiç düşünmemişti. Karşısındaki genç lordun onun evli olup olmamasıyla nasıl bir alakası olduğunu anlayamadı. Yine de cevap verdi. "Ben işimle evliyim."
Lord ona anlayışla baktı. "Hala bekarsınız o zaman..."
Felis hissettiği çaresizliğin bir sınırı olamayacağını düşündü.
Başka bir lord öne çıkarak selam verdi ve Felis'i dansa davet etti. "Benimle dans etmelisiniz Doktor. Tüm akşam boyunca kenarda dikilemezsiniz."
Felis başının döndüğünü hissetti. Yanlış anlaşılmadan teklifi reddetmek için acele etti. "Korkarım ki hayır. Teşekkürler."
Bir leydi elindeki şarap bardağıyla Felis'e yaklaştı. "Müzikten hoşlanıyor musunuz, Doktor?"
Felis, bu gece kaçıncı defa bu soruyla karşılaştığını hatırlamıyordu. "Herkes müzikten hoşlanır, Madam."
Uzaktan bu durumu izleyen Adlee içinden sempati hissederek Felis'e yaklaştı. Felis onu fark ettiğinde gözleri parladı. "Anukampa*! Adlee, seni gördüğüm zaman hiç bu kadar mutlu olacağımı düşünmemiştim."
*Tanrı'nın merhameti
Adlee onunla empati yapabiliyordu. "Bakıyorum da takipçilerini cezbediyorsun. Bu insanlar da kim?"
Felis zavallı bir halde yakındı. "Bilmiyorum! Beni yalnız bırakmıyorlar!"
Adlee kaşlarını kaldırarak ona baktı. Biraz dalga geçmek istedi. "İlginin tadını çıkarmıyorsun, o zaman?"
Felis'in dudakları bükülmüştü ve ağlamak üzereymiş gibi gözüküyordu. "Ne ilgisinden bahsediyorsun? Bu durum artık cinsel taciz sınırını geçti. Adlee, ben eve dönmek istiyorum. QAQ"
Adlee onun bu haline gerçekten de acıdı. Az önce yemeğini bitirip kalktığı masadaki boş koltuğu göstererek konuştu. "Git oraya, Balian'ın yanına otur. Eminim durumuna faydalı olacaktır."
"Adlee, sen hayat kurtarıcısınız."
Felis, Adlee'nin gösterdiği yere koşarak gitti. Koltuk kapmaca oynayan bir çocuk gibiydi. Onu çevreleyen aristokratlar Felis'i takip etmek istedi, ancak gittiği masayı fark ettiklerinde hızlı bir şekilde geriye çekildiler. Balian onları korkutuyordu.
Adlee, onların bu durumuna karşı iç çekti ve köşede bekleyen muhafıza yöneldi.
Yorumlar
Yorum Gönder
Efendim?