Ağlamak



Balian içine düştüğü yalnızlığı kelimelerle tarif edemiyordu. Hiç olmayan bir uzvu kaybetmek gibiydi. Boşluk hissi yavaşça ruhunu parçalıyordu. Uzun zaman önce alıştığı sıcaklık bir anda kaybolup gitmişti.

Sersemlemiş bir halde ayakta duruyordu. Ay ışığı üzerini bir pelerin gibi kaplamıştı. Üzgün ve dağılmış görüntüsü onun her an kırılacakmış gibi gözükmesine neden oluyordu. Çılgınlığın kıyısında uzun zamandır dolaştığı için sınırı çoktan geçip geçmediğinden emin değildi.

Yavaşça içerisindeki soğukluğun tüylerini diken diken etmesine izin verdi. Korku ve tedirginlik, bütün benliğini kaplayan bir leke gibiydi. Ne kadar yıkamaya çalışsa da tamamen arınması olanaksızdı.

Karşısında Adlee'nin ona sevinçle baktığını gördü. Ağzı kulaklarına varıyor, gözleri ışıl ışık parlıyordu. Yüzünü uzun zamandır görmemişti. Yıllardır beklediği özgürlüğün tadını çıkarıyordu.

Ratin, heyecanla Adlee'ye doğru koştu. Onun beline sarılıp Adlee'nin adını çağırdı. Yüzünü Adlee'nin karnına gömmüş bir çocuk gibi hıçkırarak ağlıyordu. Adlee, onun tepkisini sıcak bir gülümsemeyle izledi. İşte geri döndüm.

Ratin'i izleyen Balian'ın gözleri buz kadar soğuktu. Böyle hissetmesinin yanlış olduğunu biliyordu. Buna rağmen yine de içindeki kimsenin bilmediği ruhsuzluk ona acı verdi. Adlee'ye onu yeniden canlandırmadan önce defalarca söylemişti. Söylediklerinin hiçbirini gerçekten duyamasa da hissettiği terk edilmişlik hissini bastıramadı. Lütfen gitme. Lütfen gitme. Lütfen gitme. 

Yine de Adlee'yi içindeki kafeste sonsuza kadar tutamazdı. Onunda yaşamaya, özgür olmaya hakkı vardı. 

Duruma daha fazla katlanamayacağını anlayan Balian, arkasını dönerek ormanın içine doğru koşmaya başladı. Rüzgardan daha hızlı koştuğu için saniyeler içerisinde onlarca kilometre gidebiliyordu. Daha fazla beklerse sonradan pişman olabileceği bir şeyler yapacağından korktu. Kendini hiç bu kadar zayıf hissetmemişti. Kafasını toplaması için biraz zamana ihtiyacı vardı.

Kıyametin geldiği bir dünyada son hayatta kalan kişi gibiydi. Umutsuzluk içerisinden onun duygularını yiyen cani ve acımasız bir kurttu. Karanlık her tarafını kuşatmıştı. Artık ışığını kaybetmiş biriydi.

Ne kadar zamandır koştuğunu bilemese de ana kamptan oldukça uzaklaşmıştı. Sırtını yakındaki bir ağaca vererek destek almaya çalıştı. Güvensizlik hissi onu sırtından başlayarak kuşatıyordu.

Bakışları durgun ve soğuktu. Yine de içindeki hüzün kendini gizleyemiyordu.

Kısa bir süre sonra arkasından gelen hafif adım seslerini duydu. Bu olmasını istediği son şeydi. Adlee onu takip etmişti.

Başını çevirdiğinde Adlee'nin endişeli bakışlarıyla karşılaşmaktan korktu. Bu yüzden sadece karşıya baktı. Görme duyusu olduğu halde hiçbir şeyi göremiyordu. Kafasının yakında patlayabileceğini düşündü.

Büyük ihtimal Adlee onun bu tepkisini anlayamıyordu. Anlamasının da yolu yoktu zaten. Uzun zamandır sıcaklığına alıştığı kişi şimdi onun için bir eksiklikti. Alışkanlıklar gerçekten de bazen korkunç olabiliyordu. 

Adlee sessizlik içerisinde Balian'ı gözlemledi. Konuşmadan önce söyleyeceklerini dikkatlice düşündü. Yine de ne söylerse söylesin işin sonunun hep aynı kapıya çıkacağını hissedebiliyordu. "Neler oluyor Balian?"

Cevap vermeden gökyüzüne bakan Balian'ın bakışları dalgındı. 

Ansızın esen rüzgar ikisinin de sıcak meltemin rahatlatıcı hissiyle karşılaşmasına neden oldu. Ani rüzgarın ılık etkisi Balian'ın bocalamasına neden oldu. Hissettiği sıcaklık ona Adlee'yi hatırlatmıştı. Şu anda karşısında ona bakan adam şimdi onun için bir eksiklikti.

Birdenbire gardını indiren Balian'ın gözlerinden gözyaşları süzülmeye başladı. İçerisinden de belki de binlerce defa söylediği o kelimeyi bağırıyordu. Lütfen gitme!


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GİS Anatomisi

Manga Tavsiyesi - JoJo's Bizarre Adventure Part 1 - Phantom Blood

Oyun Tavsiyesi - Tasokare Hotel