Obsessive Servant 2. Bölüm
I Raised an Obsessive Servant
2. Bölüm
O, diğer çocuklarla mesafesini koruyarak daima böyle mi yaşamıştı? Başını yana eğdi. Bir anlık ona baktıktan sonra, böyle olduğuna ikna oldu.
Diğer insanların böyle acımasız ve kötü niyetli olabileceğini düşünmemişti. Ayrıca, bir soyluya karşı bu kibirli tavır da neydi? Soyluya hakaret ettiği için dilinin kesileceğinden korkmuyor muydu?
Yurina onu nasıl daha kibar konuşmaya davet edeceğini düşünüyordu. Her şeye rağmen, uzun bir zaman boyunca dizlerinin bağının çözülmesine neden olan resmi konuşmalara katlandıktan sonra çocuğun ona karşı böyle kabaca konuştuğunu duymak oldukça tazeleyiciydi.
Eğer ona diğer aristokratlar gibi daha kibarca konuşmayı öğretebilirse, gelecekte onu beladan uzak tutmak için bu yeterli olurdu.
“En azından, burayı özlemeyeceğini ve geri dönmek istemeyeceğini bilmek güzel. Eğer başka bir şey yoksa hadi gidelim.”
Onun sert eleştirisine yanıt verirmiş gibi çocuk kaşlarını yükseltti ve kızın arkasından takip etti.
“Hanımım, bu kesinlikle olamaz.”
Araca giderlerken dadı Yurina'nın kolunu kavrayıp endişeli bir şekilde aklındakileri söyledi.
Yurina önemsemedi ve arabacının yardımıyla kararlı bir şekilde çocuğu arabaya götürdü.
Dadı çocuğu hoşnutsuzluğundan dolayı geri çekmek istedi, ama taşıtın kapısının kapanma hızı ondan daha hızlıydı.
“Dadı, ne yapıyorsun sen?”
“Bunu neden yaptığınızı anlayamıyorum, Hanımım.”
“Sana söylediğim gibi, bu çocuk güce sahip. Böyle bir yerde kalamaz. Onu alıp ona çalışmaları için destek olacağım.”
“Gücü olup olmadığını nereden biliyorsunuz? Eğer çocuğu yanınıza alırsanız efendim çok kızar. Çocuğu gerçekten almak istiyorsanız, ilk önce efendimden izin almalısınız.”
“Dadı!”
Dadısı Yurina’nın sesinin her zamankinden daha da soğuk olduğunu duyduğunda şok oldu ve ardından dudaklarını ısırdı. Yurina ona duygusuz bir ifadeyle baktı.
“Ben bir Carthia'yım. Bir şeyi yapmaya karar verdiğim anda yapamayacağım hiçbir şey yok.”
Bazıları bu sözlerin 10 yaşındaki acemi bir çocuğun söylediği erken bir yorum olduğunu düşünürdü, fakat doğrusu, Carthia gerçekten istediği her şeyi yapma gücünü elinde tutuyordu.
Yurina kendisini seven ve üzerinde titreyen bir ailede büyümüştü. Ne yapmak istiyorsa yaptığı doğruydu. Yapması gereken tek şey kimsenin izni olmadan bu çocuğu alıp ona sponsor olmaktı.
Dadı hala söyleyecek bir şeyleri var gibiydi fakat ona karşı gelmeye kafaya koymuştu.
Çocuk heyecanla arabanın iç yüzüne baktı ve oturmaya çalışırken gergince sırtını dik tutmaya çalıştı.
Yurina onun karşısına oturdu ve baştan aşağıya onu taradı.
Sırtı koltuğun gövdesine değene kadar geriye çekilen çocuk ona keskin bakışlarla dik dik baktı.
“B-bu da nedir? Neden bana öyle bakmaya devam ediyorsun? Beni bir oyuncak olarak istediğini söylediğimde bana karşı gelip beni yalnızca bana destek olmak için aldığını söylediğin zaman yalan mı söylüyordun?”
“Sana çoktan söylediklerine dikkat et dedim, değil mi?”
Romandaki bir ejderhayı anımsatır gibi karanlık bir şekilde gülümsedi. Tatlı dille olduğu sürece onun iyiliğini kolayca kazanabilirdi. İnsanlar konuşarak anlaşırlardı, eğer gelecekte ölmek istemiyorsa işler planladığı gibi gitmek zorundaydı.
Eğer zor zamanlar geçirir ve onu kendi tarafına çekmekte başarısız olursa, orijinal metindeki gibi kaderi hüsranla sonlanabilirdi, hatta hikayeye müdahale ettiği için daha da kötüsü olabilirdi.
Yaptığı şeylerin boşa çıkmasını istemedi bu yüzden tutumunu değiştirmeye karar verdi.
“Adın nedir?”
Ani tutum değişikliğinden şaşırdı. Genç oğlan omuzlarını silkti ve hafifçe fısıldadı.
“......Tom”
Orijinal ismi Tom muydu? Orijinal ismini hatırlayamamıştı. Kitabı hiç de dikkatli okumadığı anlaşılıyordu. Bu mesele, okuduğu kısımda küçük bir mevzu olduğu için hatırlamaması gayet normaldi. Daha şimdiden daha dikkatli oluşmadığına pişman olmuştu.
“Bu yaygın bir isim. Bu ismi seviyor musun?”
Bu korkunç isimden ne kadar nefret ettiğini bilmesine rağmen yine de sordu.
Bunu hor görmeye hakkı vardı. Kendi oğluna karşı biraz bile sevgi beslemeyen annesi, ona isim olarak bardaki sıradan bir adamın ismini vermişti. Beklendiği gibi, dişlerini sıktı ve başını salladı.
“O zaman, senin yeni hayırseverin olmamın şerefine sana yeni bir isim vermeme ne dersin?’
Çocukken De Flon'un ona yeni bir isim vermesini sevmişti. Yani, bu ona aynı ismi vereceği anlamına gelmiyordu, ama çocuklar şaşırtıcı bir şekilde böyle önemsiz şeylerden hoşlanırlardı.
Elbette, bu tek başına çocuğun etrafına ördüğü şüphe duvarlarını kırmaya yetmezdi, yine de doğru adımla başlamak en önemli şeydi.
Yurina sessizliği bir onaylama olarak kabul etti ve konuşmaya başladı.
“Raynard, kısaca Ray. Ne düşünüyorsun?”
Marki De Flon'un ona verdiği asıl isim ‘Charrion’ du ve antik dilde ‘Fatih' anlamına gelmekteydi. ‘Fatih' kelimesi büyücü olacak bir çocuk için uygun değildi, lakin Marki böyle bir çocuğu keşfettiği için bu kelimenin zaferinin işareti olacağını düşünmüştü.
O andan itibaren orijinalde olduğu gibi ‘Charrion' olarak adlandırıldı, onun ellerinde ölmüştü ve adı gibi Marki De Flon’a galibiyeti getiren kendisi olmuştu.
Ne kadar kibirli bir isim.
Yurina ‘Charrion' gibi bir ismi sevmemişti hatta henüz adamı görmemiş olmasına rağmen ‘Marki De Flon' ismi bile tüylerini diken diken ediyordu.
Bu yüzden onu ‘Raynard' olarak isimlendirmeyi seçti; bu antik dilde ‘Umut' demekti.
Aniden bir gün ona karşı tamamen yabancı olan bir yerde uyanmış ve bir anlık olsa bile çaresizliği damarlarında hissetmişti. Gelecekte yaşamak için yaptığı onca şeyden sonra önündeki çocuk ona zafer getirecek kişi değil de ömrünün yeterince uzun olması için onun umudu olmalıydı.
Yeterince utandırıcı olsa bile, sadece kalbinin içinden geçen bu tür duyguları bastırıp rahatsız olan benliğini bu duruma alışması için ikna etmeye çalışabilirdi.
Çocuk birkaç kere kendi ismini mırıldandı ve başını eğdi. Araç hareketlenip hızlanmaya başlayana kadar bir şey demedi.
Onun cevabını sabırla bekledikten sonra, Yurina sonunda açıkça sordu.
“Neden cevap vermiyorsun? Beğenmedin mi?”
“....”
“Tom?”
“Tom değil.”
Çocuk bu sefer başını daha da derine indirdi.
“Artık Raynard.”
Parlak sarı saçlarının arkasından hafifçe gözüken küçük iki kulak çoktan kızarmıştı.
***
Marki Carthia baş parmağını zonklayan şakaklarına bastırdı. Kızıyla uzun süre anlaşmazlık içinde oldukları için başı ağrımaya başlamıştı.
“Yurina, eğer gerçekten bu çocuğu almak istiyorsan, Robert’e onu bir hizmetkar olarak eğitmesini söyleyeceğim.”
Her zaman karısı gibi kızı ne isterse yapmaya çalışmıştı. Diğer çocuklarını sevmiyor değildi.
Üç oğlu olduktan sonra, Yurina hayatına bir kutsamaymış gibi gelmişti. Ve bunun sebebiyle, daima kalbinde onun için özel bir yer tutuyordu.
Bu nedenle birkaç ay önce, kızı yetimhanelere gidip çocuklara yardım etmek istediğini söylediğinde izin vermek için tereddüt etmemişti. Ancak bu kez, durum farklıydı.
Bu çocuk kendi dünyasında neler düşünüyordu?
Daha önce, beklenenden biraz erken dönen kızıyla buluşmaya gittiğinde, Yurina ile birlikte araçtan inen yabancı bir çocuğa tanık olmuştu.
Ucuz kıyafetler içinde, omuzlarını sarkıtan kollarında küçük bir çanta taşıyan zayıf ve sıradan biriydi.
Kimse durumu ona açıklamasa da, olan her şeyi anında anlamıştı.
İlk başta, çocuğu aynı yaşta oldukları ve burada bir hizmetkar olarak yaşamasını istediği için aldığını düşündü.
Yine de daha önceden böyle bir şeyi yapmamıştı. Kızının çoktan en meraklı çağında olduğunu ve soylularda sıkça görülmeyen bir dış görünüşe sahip olan bu çocuğun kızının dikkatini çektiğini düşündü.
Çocuğa bakmaları ve eğitmenleri için çoktan talimat vermişti zaten çocukların ikisininde bir çocuk bakıcısına ihtiyaçları vardı.
Ancak, kızı çalışma odasına gelip ona beklenmedik bir teklif sunmuştu.
-Baba, bu çocuğun büyüye karşı büyük bir yeteneği var. Ona sponsor olmak istiyorum.
Üstün yetenekli sıradan bir çocuğa sponsor olmak zor değildi.
Soylular, sıradan insanlara sponsor olmayı bir erdem olarak kabul ediyorlardı, ve sponsor oldukları çocuk sayısı ne kadar fazlaysa ailenin itibarı o kadar artıyordu.
Bu nedenle, bir iyilik olarak başlayan bu şey, kişinin statüsünün ve yeteneğinin göstermesinin bir yolu oldu. Şimdiki günlerde, başkentteki sosyetede destek olacakları sıradan insanları arıyorlardı.
ÇN: Burada sıradan insan(yeteneksiz) demiyor onun yerine commoner yani halktan olan kimseyi kullanıyor. Buradaki anlamı yanlış anlamayın.
Marki Carthia birkaç yıldır çeşitli alanlarda desteklediği birçok çocuğu vardı. İmparatorluğun en ünlü subaylarından biri olan Lord Aaron, yeteneğini Marki Carthia bundan 10 yıl önce keşfedip sponsor olmuş, çalışmaları için onu desteklemişti.
Çeşitli yöntemlerle yetenekli çocukları seçmek asıl meseleydi. Fakat kızı bir yetimhaneye gitmiş, yeteneği olup olmadığını bilmeden bir çocuğu alıp öylece getirmişti, bir de bunun üstüne ona sponsor olmak istiyordu.
Yurina'nın ne dediği önemli değildi, bu durum çok absürttü. Ona sponsor olduktan sonra bir yeteneğe sahip olmadığı ortaya çıkarsa, gelecekte yüzleşecekleri alayla nasıl baş edebilirlerdi? Kızını önemseyen ama gururunu daha da önemseyen Marki kızının bu tutumunu değiştirmenin çeşitli yollarını aradı.
Onun anlayabilmesi için durumu açıklasa bile, kolayca geri adım atmayacakmış gibi duruyordu.
“Onu bir uşak veya hizmetkar olarak tutmayacağım. Crohn Kraliyet Akademisine kabul edilecek kadar yeteneği olan biridir o.”
Krallığın yüzölçümü, askeri gücü, ekonomik gücü ve diğerleri, Crohn Krallığı İmparatorluktan çok daha üstün olan büyü gücü dışında, her yönden daha aşağıdaydı.
İmparatorlukta çalışan birçok öğrenciden farklı olarak, büyü öğrenmek ve çalışmak isteyenler Crohn Krallığına gitmişti.
Crohn Kraliyet Akademisi en kaliteli müfredat ve fakültenin yetkinliğiyle övünen, çok zengin ve seçkin bir geçmişe sahip olsa bile öğrencilerden standartlarını sağlamayanları kesinlikle kabul etmiyorlardı. Ve o çocuğun Crohn Kraliyet Akademisine kabul edileceğini düşünüyordu.
Hala bir çocuk olsa bile, kızının bu kadar ham olacağını düşünmemişti. Daima ne isterse yapmasına izin verdikleri şımarık, tatlı bir kız olduğu için miydi bu olanlar?
“Yurina.”
Çok sevdiği kızına bakarken düşünmek için biraz bekledi.
“Bence konuşmamız şimdilik bir yere gitmiyor. Dave’i arayacağım. Şimdi laboratuvara gidiyorum, bu yüzden eğer biri bir mektup gönderirse akşam yemeğine döneceğim.”
Dave, Marki için çalışan bir büyücüydü. Marki kızını soğukça reddetmeyi denese bile, önündeki şu küçük figürün kararlılığına bakacak olursak, kesinlikle ona istediğini yaptırabilirdi.
Bunun yerine, objektif bir fikirle onu bencil bir çocuk olmayı bırakıp anlaşmaya ikna etmeye çalışıyordu.
“Eğer Dave çocukla tanışıp çocuğun kesinlikle yetenekli olduğunu söylerse o zaman ona resmi olarak sponsor olacağım. Ancak eğer değilse, bir hizmetkar olarak eğitilecek. Bunu onaylayabilir misin?”
“Babam ne derse onu yapacağım.”
Kızının parlakça gülümsediğini gördükten sonra, bunun biraz tuhaf olduğunu düşündü, ancak Yurina amacına ulaştığı için minnettardı.
Eğer Dave gelirse ve Raynard'ın yeteneğine destek olmak isteyen babasına muhalif olursa, hayal kırıklığına uğrayacak ve bu nedenle ona sponsor olacaktı.
Sadece bu da değil, belki akademiye gönderilmesine engel olup onun yerine onu kendi öğrencisi olarak yetiştirmek için çaba harcayabilirdi.
Bazı büyücü tarikatlarının öğrenci ‘topladıklarını’ ve onları gizemli bir yere gönderdiklerini duymuştu.
Her iki şekilde de, ölmeye niyetim yoktu.
Bu yeni yaşamının bir lanet mi yoksa bir lütuf mu olduğuna hala karar verememişti.
İnsanların neden aristokrat bir genç kızın yaşamını bu kadar kıskandığını anlamıyordu, ne yaparsa yapsın hala bu duruma alışmak onun için çok zordu.
Bunun hakkında dikkatlice tekrar düşündü ve seçim şansı ona verilseydi tekrar doğmamayı seçeneğinden emin oldu. Yine de, tekrar doğduktan sonra, Yurina yaşamayı arzuluyordu.
Vur-kaç kazasına yakalandıktan sonra yaşamaya olan açlığı zamanla daha da artmıştı ancak temel sebep bu değildi.
Öleceği zaman karşılaşacağı çaresizlikten korkuyordu. Çoktan deneyimlediği ölümle tekrar buluşmak istemiyordu.
Tüm gücüyle yaşamayı arzuluyordu çünkü ölümden korkuyordu.
Ben ölmeyeceğim.
Bulanık görünüşünün ardında hafif loş bir ışık varmış gibi görünüyordu. Kalbi hızlı hızlı atıyordu.
Sadece tekrar ölmeyi düşünmek onun üzerinde böyle bir etki bırakıyordu.
Yurina'nın kendisinin olmayan bedenin yavaş yavaş ona olan aitlik hissini arttırdığını hissetti. Buna alışıyor gibiydi.
Yorumlar
Yorum Gönder
Efendim?