Obsessive Servant 3. Bölüm


I Raised an Obsessive Servant




3. Bölüm 



12 yıl boyunca Tom olarak yaşayan Raynard, yaklaşan hizmetçilere gözünü dikmiş bakarken kekeledi 

“D-daha fazla yaklaşmayın!”

“Fakat...”

Ona banyo yapması için yardıma gelen hizmetçiler şimdi birbirlerine şaşkın yüzlerle bakıyordu.

Böyle bir pisliğe ve bu kokuşmuş çocuğa, bir asilin malikanesindeki kimse katlanamazdı. Ve onların dehşetlerini tamamen görmezden gelen bu küçük çocuk, tüm azmiyle banyo yapmayı reddediyordu.

Eğer yapabilselerdi, uzun bir zaman önce bu çocuğu tek başına böyle pis bir halde bırakıp giderlerdi, lakin Genç Hanımlarının kendisinin onlara çocukla ilgilenmeleri için emir verdiğinden bunu yapamadılar.

Üç hizmetçiden en deneyimlisi cesaretini topladı ve çocuğun ince kolunu kavradı. Tam o anda, Raynard kolunu etrafa salladı. Ne kadar kırılgan gözükürse gözüksün, hala hizmetçiyi itip kalçasının üstüne düşürecek kadar güçlüydü.

Gözlerini aşağıya indirmiş bir halde biraz kibirli bir ses tonuyla yerdeki hizmetçiye bağırdı.

“Dokunma bana!”

“Sadece banyo yap ve üzerini temizle. Kargaşa yaratmayı bırak.”

Odaya girer girmez Yurina kaşlarını çattı. Hizmetçiler eğildi ve onu görüşüyle hizmetçilerinin yüzlerinin aydınlandığına tanık oldu.

Belki de onun varlığıyla köşeye kaçıp kıyafetlerine sarılan Raynard'ın ihtiyatının biraz bile olsa azalacağını umuyorlardı.

Sen kedi tarafından kovalanan bir sıçan değilsin.

Yurina bıkkın bir şekilde iç çekti ve yavaş yavaş ona yaklaştı.

“Ray.”

Ona seslendiği andan itibaren bedeni katılaştı ve biraz geriye çekildi. Sırtı duvara çarptığında hala Raynard'ın omuzları titremeye devam ediyordu.

“Bu konaktaki kimsenin sana zarar vermeyeceğinden emin olabilirsin.”

“Ama vücudumu ellediler!”

Yurina hemen hızlıca başını iki yana sallayan hizmetçiye döndü.

“Yapmadın mı?”

“Yaptılar! Hatta kıyafetlerimi üzerimden çıkarmayı denediler! Sizi yetişkinler, benim gibi bir çocukla ne yapmayı planlıyorsunuz, ha?!”

Ve bu çocuk o küçük kafasını hangi dünyada bırakmıştı? Kafasında neler döndüğünü bilmek imkansızdı. Cidden.

Yurina ağzından dökülmek üzere olan tehdit sözcüklerini zar zor geri yuttu ve sakince konuşmaya çalıştı.

“Neler planladıkları hakkında ne düşündüğünden emin değilim, ama bana güven, onlar sadece banyo yapmana yardım etmeye çalışıyorlar.”

“Ne? Banyo?”

“Evet, çoktan küveti sıcak suyla doldurup senin için hazırladılar. Bana banyo yapmayı planlamadığını ve sonsuza kadar böyle kalmak istediğini söyleme, yoksa istiyor musun?”

Ona kibarca bir açıklama sunduktan sonra bile, Raynard hala ona şüpheli bir şekilde bakıyordu.

“O zaman neden kıyafetlerimi çıkarmaya çalışıyorlar?!”

“Bedenini yıkamak için, elbette.”

“Ama neden onlar tarafından yıkanmam gerekiyor?”

“Buradaki herkes böyle yapar.”

Bu cevaba burnunu bükmüştü.

“Ne, yani asillerin elleri ve ayakları yok mu? Ya da başkaları tarafından fırçalanmak hoşlarına mı gidiyor? Bu yüzden mi?”

“Ah, cidden... Şöyle konuşmayı ne zaman keseceksin. Başına bir iş gelmesini falan mı istiyorsun. Ben de senin iyiliğini düşünüp bunları diyorum ama çok kabasın farkında mısın? Benle değil de başkasıyla böyle konuşursan gerçekten sıkıntı olur anlıyor musun? Seni her şeye karşı koruyamam. Benim de bir sınırım var. Asiller senin gibi konuşan bazı veletlerin dilsiz olmasının daha iyi bir seçenek olduğunu düşünürler. Gerçekte, bir asil tek bir sıyrık alsa bile, kendi altındaki tüm insanları bunun için sorumlu tutabilir, bunu anlıyor musun?”

Yurina olgun ama yumuşak sesiyle bunun gibi kelimeler söyledi. Eğer söylediklerinin içeriğini bilmeseydiniz, akşam yemeği için yapılacak biftek, kuşkonmaz ve ızgara patlıcan hakkında konuşuyor sanırdınız.

Neyse ki, Raynard onun kelimelerini hızlıca anlıyordu bu yüzden hemencecik çenesini kapadı.

Ah, fakat bu çok hızlı değil miydi?

Sonra tekrardan, eğer bunun gibi şeylere gerçekten  duyarlı değilse, onu daha alamadan önce ölmesi gerektiğini düşündü.

Bu beklediğinden daha zor olabilir. Çok geçmeden, Yurina elini hizmetçilere salladı ve onun bu hareketiyle aceleyle odadan ayrıldılar.

Raynard hemen kollarını göğsünün üzerinde X şeklinde getirerek çaprazladı. Onun bu aptal görünüşüne karşılık Yurina daha fazla dayanamadı ve gözlerini devirdi.

“Benimle ne yapacaksın?”

“Sadece içeri gir ve banyo yap.”

Yurina küveti çenesiyle işaret etti. Cevap olarak yalnızca inatla sallanan başı aldı.

“Yardım etmesi için hizmetçileri istemediğini söyledin, bu yüzden kendi kendine yıkanman gerekmiyor mu?”

“O zaman sen niye hala buradasın?”

“Ben de ayrılacağım.”

“Fakat sen ayrıldıktan sonra, ben banyo yaparken ya içeri biri girerse!?”

Yurina aniden başının ağrıdığını hissetti 

Romanda betimlendiği gibi bir çevrede büyüdüğü göz önünde bulundurulursa onun bu tepkisi oldukça normaldi.

Charrion” bir bardaki hostesin oğlu olarak doğmuştu. Bu bar bedenlerin satıldığı bir yerdi. Bu nedenle, babasının kim olduğunu bilmeden büyümüştü.

Gururlu güzel yüzü, maalesef ki, bu tarz koşullar altında ona yardımcı olamadı.

Onu yetim bırakan sapık adamlar arasında çalışmak zorunda kalmıştı.

Annesinin onu koruması gerekiyordu, ancak hiçbir şey yapmadı bunun yerine daha fazla bahşiş almak için onu geri itti.

Reddedip, kendisini odanın bir kenarına saklandı. Aniden annesinin eli uçarak gelip yüzünü tokatladı. Ah, o berbat yerden kaçmayı gerçekten çok istemişti. Ancak hala çok gençti ve ironisi annesinden başka güvenebileceği başka kimsesi yoktu.

12 yaşına geldiğinde, evden kaçabilecek kadar büyümüştü ve arkasına dönüp bakamadan bir yetimhaneye kaçtı. Fakat o lanet yerde işler çok da farklı değildi. 

Günden güne yetimhanedeki bir cehennem çukurunda acımasızca dövüldü ve işkence edildi. 

Bu yüzden neden dikenleri havaya kalkıp her yöne işaret eden bir kirpiymiş gibi görülmesinde merak edilecek bir şey yoktu. Ayrıca eğer onu bu odada tek başına bıraksaydı, odanın her bir köşesini karıştırırdı.

Bu sahne zihninde kısa bir süre oynadı ve ardından derince bir iç çekti.

Bu benim anlayabileceğim bir şey değildi.

Fakat etrafta sadece oturarak onun etrafındaki korumalarını indirilmesini umut ederek bekleyemezdi.

“Ben, Yurina Carthia, kendi adıma yemin ederim ki bu malikanedeki kimsenin sana tek bir parmağını bile sürmesine asla izin vermeyeceğim. İstemediğin sürece, kimse ne odana girebilir ne de sana dokunabilir. Bir asilin kendi isminin üstüne yemin etmesinin ne anlama geldiğini anlamıyor olabilirsin. Bu aristokratlar arasındaki bir kontrat kadar ciddi ve tutulması gereken bir yemindir.”

“Sözlerine nasıl güvenebilirim?”

“İlk başta bana güvenip buraya kadar beni takip etmedin mi? Güvenmediysen ve daha demin söylediğim kelimelere inanmadıysan eğer neden benimle geldin?  Biraz tutarlı olman gerekmiyor mu?”

“Bu...”

Raynand gözlerini kaçırırken bilinçsizce mırıldandı.

Onun bu hareketine karşılık Yurina farkında olmadan tek kaşını kaldırdı.

Bu tepki de neydi?

Yurina ona sponsor olmayı teklif ettiğinde, Raynard uzun bir süre kafa yormuştu ve sonunda neredeyse onu kabul etmeyecekti.

Fakat Yurina farklı düşünüyordu. Açıkçası, onunla gelmeye karar verdiği andan itibaren asla ona inanmamıştı.

Eğer inandığı bir şey varsa o kesinlikle Yurina değildi, ondan çok onun parasıydı. Ne olursa olsun, hala hayatını koruyacak birine ihtiyacı vardı.

Onun tek ve yalnız hedefi Raynard'ın güvenini kazanmaktı. Sıradaki yapması gereken şey buydu.

Fakat şimdi, ilk tanıştıkları zaman hiç göstermediği bu inatçı tarafını neden şimdi ortaya çıkarttığını anlayamıyordu. Önceden daha dikkatli olmalıydı.

Evet, o zamandan daha zor sorular sormalıydı, ve neden şimdi bakışlarını ondan kaçırıyordu.

Daha, daha fazla huzursuzlanmaya başlarken çocuğun yüzüne baktı. 

Raynard kollarını göğsünden indirdi.

“Evet, sana inanıyorum. Peki ya, ha?”

“Bu arada, bunu sana söylemek istemedim ama...”

Ondan bir adım uzaklaşırken bir an tereddüt etti.

“Dürüst olmak gerekirse, şu anda gerçekten berbat kokuyorsun.”

Şu ana kadar olan her şeye rağmen onu daha önce bu kadar şok olmuş bir halde asla görmemişti. Kollarını kaldırdı ve koltuk altını kokladı.

“... O kadar kötü mü kokuyorum?”

Üzerindeki pislik etkileyici görünüşünü saklayamadığı gibi görünüşü de kokusunu saklayamamıştı.

Daha önce duygularını göstermemişti, fakat Yurina, arabada etrafa nüfuz eden keskin koku burnuna dolandığında öleceğini düşünmüştü.

Pencereleri açmasına rağmen neden kokunun hiç azalmadığını merak etmişti. Belki de şimdi hizmetkarlar arabada kalan koku hakkında endişeleniyorlardı.

Yurina'nın bu samimi reaksiyonuna rağmen, Raynard küvetten uzaklaştı.

Bir hayvan gibi gözüküyordu.

Sanki düşmanının yemeği olmaktan kaçınmak için geriye doğru adım atan bir otobur hayvandı.

Raynard daima sanki dünyadaki en harika adam kendisiymiş gibi kendisiyle doluydu, fakat şimdi, şöyle bir yakından bakarsanız, o hala zayıf küçük bir çocuktu.

Yurina yaklaşmak için bir adım attı, Raynard aceleyle koşarak küvetin arkasına kıvrıldı.

Yurina, çocuğa değiştirmesi için getirdiği kıyafetleri ve havluyu hemen önüne yerleştirdi. Kısık sesi perdenin arkasından sızdı.

“Şimdi ayrılıyor musun?”

“Şimdi ayrılıyorum.”

Yurina etrafında döndü ve daha fazla bir şey demeden odayı terk etti. Bunun ardından kapı kapandığında, yere çarpan suyun soluk sesi duyuldu.

***

Kapının kapandığını duyduktan sonra, kıyafetleri çıkarttı ve küvetin içerisine girdi.

Topuklarından başlayarak bedeninin üst kesimlerine yavaşça yükselen sıcak su kendisini garip hissettirdi.

Sanki birileri gözlerini ona dikip bakıyormuş gibi bir utanç duygusu belirdi, bu yüzden kendisini hızlıca omuzlarına kadar suyun altına  gömdü.

Sıcak.

Hayatında ilk defa ılık suyla banyo yapıyordu.

Daha önceleri böyle bir lüksü yaşayabileceğini hayal edemezdi.

Belki de aşırı narin, yeni doğmuş bir bebekken bile, bunun gibi ılık suyla hiç temas etmemişti.

Hayatımda hiç bunun kadar büyük bir banyo küveti görmemiştim.

Bu konaktaki küçük bir küvetti, fakat bu küvetle karşılaştırıldığında, üvey annesinin ve onun zar zor sığabildiği küvet çok küçüktü.

10 yaşını geçtikten sonra rahatsızlık hissetti. Sıcak günlerde sık sık yakınlardaki dereye inmeye ve artık orada yıkanmaya başladı. 

Yetimhanede, birçok çocuğun birlikte banyo yapabilecekleri bir yer yoktu.

Raynard oturuyordu ve onun içini kemiren Yurina'nın sözcüklerini hatırlarken dizlerine sarılmıştı.

-Dürüst olmak gerekirse, şu anda gerçekten berbat kokuyorsun.

Acaba ne kadar kötü kokuyordu. İçinde hissettiği tarif edilemez duyguyu bastırmaya çalışırken yutkundu.

Doğrusu, kötü kokusunu bile fark etmemişti.

Fakat sadece o değildi, sonunda yetimhane tarafından alınan sokak çocukları için de bu durum aynıydı. Sadece basitçe tüm yetimhane çocuklarının böyle koktuğunu düşünmüştü.

Ancak, bunun gibi lüks bir ortamda yetişen asil bir Hanım için, bu koku inkar edilemez bir şekilde korkunçtu.

Fakat onun tersine, Yurina çok hoş kokuyordu.

Onunla ilk karşılaştığında ilk defa bir insanın çiçek gibi kokabileceğini keşfetmişti.

O, ona birçok farklı yönden çeşitli yeni şeyler gösteren bir kızdı.

Yurina Carthia

Raynard, Yurina'nın yüzünü hatırlamaya çalışırken gözlerini kapattı.

Yetimhanedeki çocukların koyu ve lekeli ciltlerinin aksine, boynunda ve bileklerinde hafifçe gözüken cildi beyaz ve parlaktı.

Ve o mavi gözler, ah, ilk buluşmaları sırasında ona doğru ışık saçıyormuş gibi görünüyordu.

Bugün ilk defa bir kişinin gözlerinin o kadar güzel ve ışıltılı olabileceğini fark etmişti. 

Kimse onun kan kırmızısı rengi gözlerine bakmadığı için şu ana kadar kimsenin gözlerinin içine doğrudan bakmamıştı. 

Kendi babası bile, kendi kanından ve canından olan oğluna şöyle bir bakıp, onun uğursuz olduğunu söylemişti.

Bazı zamanlarda, ona hasret çeken gözlerle bakar ve bir hafta boyunca aralıksız ağlardı. Eğer onun için olmasaydı, annesi doğum sırasında ölmezdi. Bu yüzden ne zaman babası sarhoş olsa, dizlerine sarılıp bir köşede titrerdi.

Hatta kendisi bile merak ediyordu; büyüye yetenekli olduğu ve ona sponsor olmak istediği gibi gülünç kelimeleri duyduğu halde neden onu takip edip de bunca yolu gelmişti?

Bu büyük ihtimal doğrudan gözlerinin içine baktığı içindi.

Altından yapılmış olmasalar bile, hala, gök mavisi gözler yıldılar gibi göz kamaştırıyordu ve güneşten daha parlak bir şekilde etrafa ışıklar saçıyordu.

Zihninde Yurina'nın yüzünü çizdikten sonra, Raynard aniden yüzünü sıcak suya daldırdı. Yüzünde hissettiği sıcaklığı bedeninin değdiği sıcak sudan mı yoksa tamamen başka bir şeyden mi geldiğini çözemedi.

Daha fazla nefesini tutamadığında, kızarmış yüzünü kaldırdı ve küvetin yanındaki masada duran yuvarlak sabunu aldı.

Çok tatlı kokan bu sabun cömert babasının üvey annesine verdiği ucuz sabunla karşılaştırılamazdı bile.

Sabunu burnuna yaklaştırdı ve kokladı.

Yurina'nın bedeninden sızan bahar çiçekleri korkusuyla aynıydı.

Bunun hakkında düşünürken, bir anda biri başının üstüne vurmuş gibi bir şey hissetti ve kendine geldi. 

Raynard kötü bir şeyler hakkında düşünüyormuş ve tehlikeli bir yöne gidiyormuş gibi kuvvetli bir his içini doldurdu.

Başını hemen salladı ve başını tekrar sıcak suya batırdı. Çok geçmeden, yanakları tekrar kızarmaya başladı.

Bu sabunu gerçekten kullanabilir miyim?

Raynard başını kaldırıp bedenindeki her kuytu köşeyi ovalamadan önce bir süre tereddüt etti.

Koku kaybolana kadar durmayacaktı.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GİS Anatomisi

Oyun Tavsiyesi - Undertale

Kitap Tavsiyesi - Kızıl Veba