Kitap Tavsiyesi - Kralların Yolu




Puan: Mükemmel

Tür:

Epik Fantastik, Aksiyon, Macera, Herkes Okumalı

Yazar: Brandon Sanderson

Tanıtım:

Son Issızlık'tan önceki günlerin özlemini çekiyorum.

Elçiler'in bizi terk etmesinden ve Parlayan Şövalyeler'in bize karşı dönmesinden önceki çağın. Dünyada hâlâ büyünün ve insanoğlunun kalbinde de onurun olduğu zamanın...

Dünyayı ele geçirdik ve sonra da onu kaybettik. Görünüşe göre insan ruhu için hiçbir şey zaferin kendisinden daha zorlu değil.

Yoksa o zafer, en başından beri bir aldatmacadan başka bir şey değil miydi? Onlar ne kadar zorlu savaşırsa, direnişimizin de o kadar güçlendiğini mi fark etti düşmanlarımız? Belki de ısı ve çekicin sadece daha kaliteli kılıçları mümkün kıldığını gördüler. Ama çeliği yeteri kadar uzun bir süre boyunca bırakırsan, eninde sonunda paslanıp gider.

İzlediğimiz dört kişi var. Birincisi hekim, tıbbı bir kenara bırakıp içinde bulunduğumuz dönemin en vahşi savaşında bir asker olmaya zorlanmış. İkincisi öldürürken ağlayan bir katil, bir suikastçı. Üçüncüsü yalancı; bir hırsızın kalbi üstüne bir âlimin cübbesini giymiş genç bir kadın. Sonuncusu ise bir yüceprens, yani savaş açlığı tükenirken gözleri geçmişe açılmış olan bir savaş beyi.


Dünya değişebilir. Dalgabağlama ve Parekullanma geri dönebilir; antik çağların büyüleri tekrar bizim olabilir. Bu dört kişi bunun anahtarı. Bir tanesi bizi kurtarabilir. Ve bir tanesi de bizi yok edecek.


Benim Görüşüm:

Bu kitap bir yolculuk. Okurken hem düşünmenizi sağlayacak kadar felsefe hem de yerinizde duramamanızı sağlayacak aksiyon vadediyor. Çok keyifli bir okumaydı. Sıkıldığım hiç bir yer olmadı. Şunu ciddiyetle söyleyebilirim ki okuduğum en iyi kitaptı.

2 sene önce okumuştum ama o zaman kitabı almamıştım. Geçen doğum günümde annem hediye olarak almıştı ve tekrar okumak için yazı bekliyordum.Evde karantina günlerinde harika bir okuma yaşattı ve benim başka diyarları ziyaret etmemi sağladı.

Branson Sanderson okuyan herhangi bir kişi kitabını bitirdikten sonra bu adam ne yazsa okurum moduna giriyor. Ben de Brandon Sanderson ile Sissoylu ile tanışmıştım. Harika bir seriydi ve bu serinin ondan daha iyi olduğunu duyduğumda heyecanlanmadım değil.

3 temel baş karakterimiz vardı bu kitapta. Diğer karakterler de öne çıksa da en çok bunlar çıkıyordu. Bunlar; Kaladin, Dalinar ve Shallan.

2 sene önce okurken Kaladin'e bayılmıştım. Kitabın yarısına kadar okuduktan sonra diğer karakterlerin kısımlarını atlayarak sadece Kaladin'in kısımlarını okuyarak kitabı bitirmiştim. Bu sefer atlamadan hepsini okuyunca çok yanlış yaptığımı anladım. Kaladin etkileyici bir karakter. Animelerde ya da novellerde görmeye alışık olduğumuz OC tanımına uysa da onlar kadar 2 boyutlu hissettirmiyor. Brandon Sanderson işte bunu yapıyor. Karakterlerine duygu veriyor. Karakterlerini incelediğimizde onların bencil, kıskanç, inatçı ve en önemlisi insani olduğunu görüyoruz. Bazen o kadar doğal tepkiler veriyorlar ki sanki Sanderson yaşanmış şeyleri yazıyor sanıyorsunuz.

Dünyanın temellerine laf söyleyen olursa dayağımı yer çünkü hayatımda gördüğüm en iyi inşa gerçekleşmiş. Dinler, diller, ırklar, ülkeler ve diğer her şey... O kadar orijinal o kadar yeni ki... Dünyayı tanımaya ve anlama başladığınızda siz de artık o dünyanın parçası haline geliyorsunuz. Kendinizi Shallan'ın çizimlerinde, Kaladin'in köprüsünde, Dalinar'ın kampında gibi hissediyorsunuz.

En iyilerinden biri demiyorum. En iyisi diyorum.

Zaman Çarkı, Kralkatili Güncesi, Elantris, Eragon, Gentilmen Pİç, Taht Oyunları ve Sissoylu serilerini okudum. Benim kendi arşivime bakacak olursak bu kararı vermek benim için hiç de zor olmadı. 

Üzüldüğüm tek şey eğer karakterlerden biri ölürse çok canımın acıyacak olması. Hepsini mi sever insan. :D

Kitapta en sevdiğim kısımlar kesinlikle Köprü 4'ün savaş sahneleriydi. Bu sefer kim ölecek diye nefesimi tutuyordum. Nefes kesici ve harika bir maceraydı.



Spoiler

Aşağıda karakter analizlerini ve benim kişisel görüşlerim inceleyebilirsiniz.
Kaladin:

Kaladin hala çok genç olan bir karakter. Ne kadar idealist bir felsefesi olsa da oda inciniyor ve kaçmaya çalışıyor. Kolay bir çocukluk geçirmediğini anlıyorsunuz. Köydeki diğer çocuklara göre daha yüksek mevkisinin olması ve mesleğinin diğerlerine kolaymış gibi gözükmesi sebebiyle dışlandı, hor görüldü ve kıskanıldı. Kaladin bunların hiçbirini istememişti. Babası, Lirin, onu gerçek bir hekim olarak görüyordu. Kana karşı dayanıklıydı, zekiydi ve yetenekliydi. Hayallerini ve daha fazlasını gerçekleştirmesi için Kaladin'e yapabileceği tüm yatırımı yapmıştı ama yine de Kaladin kardeşi, Tien, ile savaşa gitmek için gönüllü oldu. Lirin ve annesi bunu hayal kırıklığı ile karşıladıysa da o ikisine de Tien ile birlikte geri döneceğine söz verdi. Kaladin bencil bir karakter. Savaşa Tien'in yanında giderek ne kadar fedakarlık yapmış olsa da bu yaptığıyla ailesinin onca emeğini ve acısını çöpe atmış oldu. Ayrıca Tien öldükten sonra eve dönmedi.Sebebi kendisine ne kadar mantıklı gelse de bence yanlıştı. Onu koruyamadığı için ailesinin yüzüne bakamayacak olması. Bir okuyucu olarak şunu söyleyebilirim ki : "Kaladin, ailenin senden şu anda tek istediği şey sağ salim evine geri dönmen."

Amaram'ın ihanetinden sonra 10 kere köleleri ayaklandırdı ve en sonunda Harap Ovalar'a sürüldü. Ne kadar hiçbir şeyi umursamadığını içinden düşünse de köle tacirinin arabasındayken hasta adama yardım etmeye çalışması bunun tersini gösteriyor.

Köprü 4'te başta tam bir umutsuz vaka gibi gözükse de Sly sayesinde silkinip kendine gelmeyi başarabildi ve artık elinden gelenin en iyisini yapma zamanıydı.

Hataları olmadı değil ve işleri pürüzsüz de ilerlemedi. Ne zaman zafer işaretleri gözükse önüne daima bir engel çıktı. Ama başardı. Hem de nefret ettiği açıkgözlerden biri olan Dalinar sayesinde. 

Kaladin cesur, idealist, zeki ve düşünceli bir karakter olmasının yanı sıra kıskanç, bencil ve biraz pimpirkli bir karakter. Ama ne olursa olsun seride kendimi en yakın hissettiğim karakter Kaladin'di. Sanırım doktor olması da buna fayda sağladı.

Her karakter özel şarkı atamıştım ve Kaladin'inki kesinlikle Deli Yürek'in Haydarina'sı. Göğsüme vura vura, bunu dinliye dinliye okudum onun kısımlarını. Heyt be, Deli Yürek Kaladin!








Kaladin biraz da RPG oyunlarındaki baş karakterler benziyor. Her şey ona bağlı ve ne kadar yanlış şey yaparsa görmezden gelinebilir. Bu serİ oyun olmalı.

Ayrıca Kaladin için albüm çıkarmışlar. Merak edenler için link.


Dalinar

Sanırım merakınız biraz cezbedebilmek için ilk olarak Dalinar'ın şarkısından bahsetmeliyim. Aşk-ı Memnu fon müziği.



Dalinar ne kadar bir savaş kahramanı olsa da bir insan da... ve o da aşık olabiliyor. Navani, kardeşinin dulu, onun itişini görmezden gelip ne zaman yaklaşmaya çalışsa kendi iradesiyle onu vazgeçirmeye çalışmasını okumak o kadar heyecanlıydı ki, sanki Dalinar yerine ben terler döküyordum. Dalinar karakteri aptal bir romantizmle sınırlamayacağım ama benim alışık olduğum romantizmden farklı olan bu hikaye çok hoşuma gitti ve reddemeyeceğim bir şekilde daha fazlasını istememe neden oldu. 

Dalinar'ın Navani'yi kabul etmesini hiç beklemiyordum. Daima kardeşinin hatırasına saygısı olduğunu ve onu kız kardeşi gibi gördüğünü söylese de tüm okuyucular onun içinin alev alev olduğunu biliyordu. Yine de kimse bir atak beklemiyordu. Çok ani ve mükemmeldi. Yazar doruk noktasını o  kadar iyi kullanmış ki yapılacak her kötü yorum kitabı okumadığını gösterir.

Konuya direk romantizm ile girdiğim için çoğunuz karakteri yanlış anlayabilir. Dalinar onurlu ve dürüst bir insan. Gururunu ve gücünü korumak için her şeyi yapabilecek bir adam değil. Ülkesini ve sevdiklerini korumak için her şey yapabilecek bir adam.

Ne kadar gördüğü vizyonları kimse onaylamasa da hem kendine güvenip hem de kendinden şüphe duyabilen. Ne zaman çekilmesi gerektiğini bilen. Diğerlerinin görüşlerine saygıyla yaklaşan ve "Kurallar"a sıkıca bağlı birisi. Bence bir kral seçilmesi gerekiyorsa bunu Dalinar daha iyi yapabilecek birini düşünemiyorum. Vizyonları ne kadar gerçekleri gösterse de onca zaman Dalinar nasıl anlamadığını düşünmeden edemiyorum. 

Dalinar'ın romantizm sahneleri dışında müziği olarak Faun- Tanz mit mir'i tavsiye ederim.




Kendine inanarak ne kadar

Favori karakterim :D





Shallan

Shallan'ın karakter gelişimi en farklı olandı. Asıl niyet Jashnah'ın ruhdökümcüsünü çalmak olan Shallan gözünü dahi kırpmadan yalan söyleyebiliyordu. Ama Jasnah'ı tanıdıktan sonra yapacağı şeyi vicdanına yedirememeye başladı ve vazgeçmek üzereydi. Taaki Jasnah ona yapılan işin değil de niyetin önemli olması gerektirdiği ana kadar. Ona duyduğu öfek ile ruhdökümcüsünü çaldı ve iki hafta boyunca onun yüzüne baka baka haince yanında kaldı. Her şey açığa çıktığında pişman olduğunu söylese de, ne kadar ağlasa da ben Jasnah olsaydım asla affetmezdim. Ama Jasnah affetti. Seride en sevdiğim karakterlerden biri de Jasnah idi. Shallan kitabın sonuna doğru söylediği babasını öldürdüğüne dair sözler acama ne kadar doğrudandı. Kitabın devamını okursam artık görürüm.

Shallan'ın karakter müziği bana göre Beethoven Moonlight Sonata ve Ton visage.







Szeth

Bence tüm seri boyunca en aptal karakter Szeth idi. Kendine Hakikatsiz diyor. Taşlara basmaması gerektiğini söylüyor. Adam öldürmekten nefret ediyor. Yaşamasının herkese, hatta sahibine bile ölüm getirebileceğini biliyor ama hiçbir şey yapmıyor. Hiçbir şey yapmıyor, ona söylenenin dışında. 

Eğer kendi canına kıyarsa ruhunun kaybolacağını söylüyor, eğer sonuna kadar emirlere itaat ederek ölürse cehenneme gideceğini söylüyor. Onca kişinin senin elinden parçalanmasındansa Szeth'in intihar etmesini tercih ederim. 

:\ Bu da doğru şey olmazdı ama ne yazık ki dünya sensiz daha iyi bir yer olurdu Szeth.




Dünya:

Gelelim konuşmayı en çok istediğim konuya.

İlk önce en temele inelim. Birisi fantastik bir dünyadan bahsedince aklımıza neler gelir.

Cüceler, elfler, ejderhalar, periler, cadılar, büyücüler, şeytanlar ve diğer başka şeyler. Ama artık bunlar fazla tanıdık olmadı. İnsanlar fantastik serileri okumalarının en başlıca sebepleri farklı dünyaları görmektir. Ama bu konular hakkında o kadar çok kitap yazıldı, oyun yapıldı ki artık tamamen yabancı olduğunu iddia edemeyiz.  Mesela Dragon Age serisini oynamış biri bir elfi hizmetçi veya köle olan kırılgan bir tür olarak düşünebilirken, Skyrim oynamış biri elfleri yüce bir ırk olarak görebilir. Ama artık sıkılmadık mı?

Brandon Sanderson bize yepyeni bir dünya sunuyor. Bu dünyanın adını da Roshar koyuyor.

Öyle bir dünya ki tamamı yücefırtına adını verdikleri devasa fırtınalar ile çevrelenmiş. Bunlar öyle fırtınalar ki taşın üstünde taş, başta da baş bırakmıyor. Din olarak Vordan dini dedikleri genel olarak özgür bir din. Zamanında din adamlarının gücü yersiz kullanmalarından dolayı politik ve sosyal hiçbir hakları yok. Ama tabiki çok büyük saygınlıkları var.

Çeşitli diller olsa da genel olarak o dünyanın bir nevi İngilizcesi Alethice.

Irklara gelirsek aşağıda da gördüğünüz gibi çeşit çeşitler. Mesela bir Shin iseniniz bembeya bir teniniz ve kocaman gözleriniz vardır. Çoğu insan sizin çocuk olduğunuzu düşünür ya da Thaylenliyseniz beyaz uzun kaşlarınız vardır. Gerçek Alethilerin koyu derileri ve koyu renk saçları vardır. Soy sistemide bir o kadar değişik. Gözlerinin açık renk olması sizi soylu kılıyor. Dünyadaki en saçma şey olduğunu düşünebilirsiniz ama onlar bu konuya o kadar uyum sağlamışlarki Brandon Sanderson'un bir roman yazmaktansa sanki kültürlerini inceleyen bir makale yazdığını düşünebilirsiniz.

Cinsiyet ayrımcılığı da var elbette. Erkekler okuma ve yazma bilmezler ve bunları dişil bir iş olduğunu düşündükleri için bilenler bunu utançla saklarlar. Savaşmak ve ticaret eril bir işken, mühendislik ve bilim adamlığı dişil bir iştir. Çok ilginç.

Sprenler... Her yerde sprenler var ve her şeye aitler. Bir ateşspreni mi ateş çıkarır yoksa ateş yandığı için mi ateşspreni ona çekilir. Kimse bilemez ama sprenler her yerdeler. Rüzgarda, hayatta, yaranda hatta ölümünde bile.

Kadınların sol ellerine emineli demesi ve onları örtmesi gerekir. Bir kadın olgunluğa eriştiğinde eminelini örter. Bunun ne mantığı var anlamıyorum ama bence oldukça müstehcen. yani vücudun o kadar uzak ve dışarıda olan bir bölümünü örtmen gerekiyorsa herkesin diikkati oraya çekilmez mi? Brandon Sanderson bu işi biliyor. :P





Beğendiğim fanartları paylaşmazsam içimde kalır. :D 

















Son olarak en çok konuşmak istediğim konuya gelelim. Bu serinin oyun olmasını çok isterim ve sürekli hayal edip duruyorum. Hangi yayıncı bu işi yaparsa nasıl yapar? Sıradan başlayalım.

1- CD PROJEKT RED

Eminim bu yayıncıyı Wİtcher 3'ten tanımayan yoktur. Bu hikayenin Witcher 3 gibi bir oyun olduğunu düşünün. Oyun 3. karakter bakış açısıyla anlatılacaktır. Açık dünya olmasındansa bölüm bölüm ilerlemesini tercih ederim. Her bölümde küçük ve yeni haritalar, ufak yan görevler ve güzel sinematikler olmalı ve karakterler değişmeli. Mesela Dalinar Parshendileri keserken bir anda duraksamalı ve karakter ve o hislerini bize o an yansıtmalı ya da Shallan Jasnah ile "felsefe" dersinden döndüğünde Jasnah saçlarını tararken Shallan aynanın önündeki ruhdökümcüsünü "E" tuşuna basıp değiştirebilmeli. Ne kadar harika bir deneyim olurdu.


2- Bethesda

Bethesda denince benim aklıma Elder Scrolls ve Dishonored geliyor. Bethesda Birinci şahıs bakış açısıyla hikaye anlatmada oldukça iyi. Gizlilik ve görevler daha iyi yapılabilir. Hayal etsenize: Kaladin topladıkları yumruotlarını gizlice almak için gölgelerde ilerliyor arkasından onu Teth ve Kaya takip ediyor. Bir anda level atlıyor. Gizlilik seviyesi artıyor. İlerlerken de sağda solda bulduklarınızı lootluyorsunuz Ya da Köprüyü taşırken en önde koşarken birinci şahısla üstünüze gelen okları görüyorsunuz ve "A" ve "D" tuşlarını kullanarak onlardan kaçınıyorsunuz. Ah ne mükemmel olurdu!!!


3- Daedalic Entertainment

Ken Follett's The Pillars of the Earth 'dan hatırlıyorum bu yayıncıyı. Son zamanlarda bir oyununu daha oynadım Edna and Harvey. The Pillars of the Earth'ın kitabını okumadım ama bir oyun olarak çok iyi olduğunu iddia edebilirim. Eğer bu yayıncı hakları satın alırsa beklediğimiz aksiyonu alamayabiliriz. Son zamanlarda çıkardıkları bir fantezi oyunu var daha oynamadım ama nedense bu yaparsa pek beğenmem gibime geliyor. Oyunun bizi oynanışıyla içine almasını tercih ederim zaten kitabı okuduk.

4- Quantic Dream

Sadece düşünmek bile heyecanlanmama yetiyor. O kadar harika olurdu ki. Ama yine beklediğimiz aksiyonu alamayabilirdik. Ben oyununun yapılmasını istiyorum çünkü Parezırhının içideyken Parezırhıyla bir uçurumşeytanı öldürmenin harika olacağını düşünüyorum. Ama yine de Quantic Dream yaparsa aksiyon fazından çok politik ve konuşmalar üstğne olacaktır. Tekrar düşününce sanırım o kadar da harika olmazdı.


Final 

Sanırım Bethesda'nın oyunu çıkarmasını isterdim. Aslında Bioware de olabilir. Bilmiyorum... Oyunun çıkmasını sadece çok istiyorum. :D







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GİS Anatomisi

Obsessive Servant 0. Bölüm

Oyun Tavsiyesi - Tasokare Hotel